Ecnebilerin suç (crime) filmi olarak adlandırdığı bizim ise
polisiye demeyi sevdiğimiz film türü oldukça popülerdir. Karmaşık cinayet yahut
hırsızlık vakalarının zekice çözüldüğü ya da eli kanlı gangsterlerin korku
saçtığı filmlerdir bunlar. Bu aslında suç ve suçlunun filmlerdeki ilk
bölümüdür. İkinci bölümü ise yine çok sevilen mahkeme temalı filmlerdir ve
burada uzun ve sancılı geçen yargılama süreçleri heyecanlı bir şekilde
aktarılır seyirciye. Üçüncü bölümde ise sanıklar artık hükümlü olmuş ve
hapishanelerde cezalarını çekmeye başlamıştır. Bu yazının konusunu belirttiğim
üçüncü bölüm oluşturuyor. (Tabii bir de hapisten çıkan ve artık eski işlerine
tövbe etmek isteyen eski suçluların hayatlarının girdiği dördüncü bölüm vardır
ki en ünlüsü “Carlito’s Way”dir)
Hapishane temalı filmlerin neden çok ilgi çektiğiyle ilgili
psikolojik ve sosyolojik çıkarımlar var ama ben olayın o yönüne girmeden
filmleri sıralayacağım. Filmlerin bazıları tamamiyle hapishanede geçerken bazılarının ise hapishane sahneleri filmin tamamına yayılmasa da kilit öneme sahip olmasıyla listeye girdi. İyi seyirler…
*****
Le Trou (The
Hole-Delik) (1960)
Yönetmenliğini Jacques
Becker’in üstlendiği film bir kitap uyarlaması ve La Santé Hapishanesinden 1947
yılındaki bir kaçış öyküsünü anlatıyor. Filmin önemli bir özelliği de amatör oyuncuların (ve hatta bizzat bu kaçışta yer alan bir mahkumun
da) filmde rol alması.
*****
The Shawshank
Redemption (Esaretin Bedeli) (1994)
Stephen King’in bir öyküsünden Frank Darabont tarafından sinemaya
uyarlanan yapım Akademi görmezden gelse de gelmiş geçmiş en iyi filmlerden
birisi olarak gösteriliyor. Tim Robbins
ve Morgan Freeman’ın başrolünde
olduğu film özellikle müthiş finaliyle hafızalara kazınmış durumda.
*****
Escape from Alcatraz (Alkatraz’dan Kaçış)
(1979)
Don Siegel ve Clint Eastwood işbirliğinde çekilen
beşinci ve son filmin senaryosu gerçek olaylara dayanıyor. Kaçılmasının
imkansız oluşuyla ünlü Alkatraz Adası Hapishanesi’nin façasını bozan kaçış
hikayesi oldukça başarılı bir şekilde ele alınıyor. Danny Glover’ın da beyaz perdede arz-ı endam ettiği ilk filmdir
ayrıca.
R (2010)
Michael Noer ve Tobias Lindholm ‘ün yönetmenliğini
üstlendiği Danimarka filmi. Birçok uluslar arası festivalde ödül ve adaylık
kazanan film yapısı ve hikayesi itibariyle Un
Prophete’i andırsa da örgüsü ve anlatımıyla ayrılıyor. Ülkemizde !f İstanbul kapsamında 2011 yılında gösterilmişti.
Das Experiment (Deney)
(2001)
Bir hapishanede geçmeyen hapishane filmi nasıl olur derseniz
bu kült Alman filmine göz atabilirsiniz. İnsan psikolojisi ve sosyolojik faktörlerle ilgili bir deney için uzmanlar gözetimde bulunan bir grubun rastlantısal olarak
ikiye ayrılarak mahkûm ve gardiyan olarak görevlendirilmesiyle başlayan film, deneyde yer alan deneklerin rollerini “aşırı” biçimde benimsemesiyle çok farklı
bir gidişata savruluyor. Hollywood’un da uyarlama yaparak kayıtsız kalamadığı
film kesinlikle izlenmesi gereken bir başyapıt.
Dead Man Walking (Ölüm
Yolunda) (1995)
Tim Robbins’in (Esaretin
Bedeli’nden sonra) bu defa yönetmen
koltuğunda olduğu filmin başrollerinde Sean
Penn ve Susan Sarandon var. İdam
mahkumu ile bir rahibenin mektuplaşmaları üzerine inşa edilen film adını idam
mahkumlarının cezalarının infaz edilmeye götürüldüğü son yürüyüşlerinden
alıyor.
Papillon (Kelebek)
(1973)
Tüm zamanların en iyilerinden birisi olarak gösterilen
filmin başrollerinde iki dev oyuncu var: Dustin
Hoffman ve Steve McQueen. Gerçek
olaylara dayalı senaryosu ve başroldeki ikilinin hapishaneden kaçmak için
sonuna kadar ettikleri mücadelenin başarılı bir şekilde resmedilmesiyle kült
statüsüne yerleşmeyi başarmıştır.
Hunger (Açlık) (2008)
Steve McQueen’in (ABD’li
ünlü oyuncu değil İngiliz sinemacı) ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi olan
film gösterime girmesiyle büyük ilgi çekti. IRA’nın yaptığı sansasyonel
hapishane eylemlerinin anlatan film açlık grevine katılan Bobby Sands’in gerçek hayat hikayesinden uyarlama. Başroldeki Michael Fassbender’in film için bir deri
bir kemiğe döndüğü sahneler The Machinist’teki
Christian Bale görüntüleri gibi
zihinlere kazındı.
Birdman of Alcatraz (Alkatraz
Kuşçusu) (1962)
Cinayet nedeniyle müebbet hapse mahkum olan Robert Stroud’un Alkatraz
Hapishane’sindeki gerçek yaşam hikayesinden uyarlana film oldukça etkileyici
bir anlatıma sahip. Müebbet hapse mahkum olup tüm yaşamdan umudunu kesmiş bir
mahkumun nasıl bir kuşbilimciye dönüştüğünü anlatan filmde John Frankenheimer yönetmen koltuğunda. Burt Lancaster ve Karl Malden
da başrollerde.
Cool Hand Luke (Parmaklıklar
Ardında) (1967)
Aynı adlı romandan uyarlama film Paul Newman ve George Kennedy’nin
müthiş oyunculukları ve başarılı senaryosuyla en iyi filmler listelerine
girmeyi başaran yapımlardan. Unutulmaz birçok sahne (en başta yumurta yeme
sahnesi tabii) barındıran film Luke’un otoriteye başkaldırısı ve firar
girişimleriyle hatırlanıyor.
Celda 211 (Hücre 211)
(2009)
Son dönemin en başarılı ve ses getiren İspanyol filmlerinden
olan Hücre 211, hapishanedeki ilk iş
gününde birden mahkum isyanının ortasında kalan gardiyanın mahkumlardan
birisiymiş gibi davranarak kurtulmaya çalışması ve isyanın gelişimiyle tüm
gidişatın çok farklı noktalara yönelmesini anlatıyor. Otorite ile mahkum
ilişkisini çok başarılı bir şekilde yansıtan film şok edici sonuyla
unutulmazlar arasına giriyor.
Un Prophete (Yeraltı
Peygamberi) (2009)
Henüz 19 yaşındayken hapse giren ve okuma yazma dahi
bilmeyen mahkumun çevresindeki güç gruplarına dahil olarak adım adım
yükselmesini konu ediyor. Gerçek olaylara dayanan senaryosu ve iyi
yönetmenliğiyle filmin içine bir anda girebiliyorsunuz. Cannes’dan ödül alan
Fransa yapımı film Oscar’a da aday olmuştu.
Kiss of the Spider
Woman (Örümcek Kadının Öpücüğü) (1985)
Filmin ismine bakarak bir süper kahraman filmi bekleyenler
hayal kırıklığına uğrayabilir zira filmin o türle uzaktan yakından bir ilgisi
yok. Brezilya’daki bir hapishanede geçen film siyasi bir suçlu ile ondan
gizlice bilgi alması için hapishane yönetimi tarafından kullanılan eşcinsel
bir mahkumun hikayesi anlatılıyor. Zorlu hapishane koşulları ve işkenceler,
siyasi mesajla yüklü çok farklı bir anlatım diliyle aktarılıyor. Yönetmen
Brezilyalı Héctor Babenco, başrol
oyuncuları William Hurt ve Raúl Juliá.
Duvar (1983)
Yılmaz Güney’in son filmi. Ankara’da cezaevinde çıkan bir
isyanı konu alan film gerçek olaylardan yola çıkılarak çekildi. Oldukça zor
şartlar altında çekimleri tamamlanan filmde ünlü oyuncu Tuncel Kurtiz rol alıyor ancak diğer oyuncular amatör. Çarpıcı bir anlatımla
çocuk koğuşunda çıkan isyanın arka planını ve gelişimini yansıtan film yasaklı eserlerden.
Carandiru (2003)
Héctor Babenco’nun
gerçek olaylara ve anılara dayanan bir kitaptan uyarladığı yapım, filmle aynı ismi
taşıyan Brezilya hapishanesinde çıkan ve 111 kişinin hayatını kaybetmesine yol
açan olayları konu ediyor. Amatör oyunculardan kurulu kadrosuyla oldukça
gerçekçi bir atmosfer yaratmayı başarıyor. Cannes’da büyük ödüle aday olmuştu.
American History X (Geçmişin
Gölgesinde) (1998)
Edward Norton’ın
olağanüstü performansıyla ününe ün kattığı ırkçılık karşıtı en önemli
filmlerden. Neo-nazi örgütün azılı bir üyesinin sokakta bir Afro-Amerikalı’yı
öldürdükten sonra girdiği hapishanede yaşadığı derin değişimi anlatan film
unutulmazlar arasında.
Felon (Suç Çıkmazı) (2008)
Bir insanın normal giden hayatının ansızın nasıl altüst olabileceğini
çok sarsıcı bir şekilde anlatan filmde evine giren bir hırsızı vuran
kahramanımızın ailesinin dağılma sürecinin yanında hapishanede yaşadığı gerilim
dolu süreç aktarılıyor. Stephen Dorff ve Val Kilmer başrolde.
The Green Mile (Yeşil
Yol) (1999)
Frank Darabont ve Stephen King’den bir başka müthiş
işbirliği. Tom Hanks’in başrolde
olduğu filmin tartışmasız en ünlü karakteri bu yıl (2012) hayatını kaybeden Michael Clarke Duncan’ın canlandırdığı John Coffey’di. Gözü yaşlı devin
fantastik hikayesi izleyenleri gözyaşına boğmuştu.
Tatar Ramazan (1990)
Kadir İnanır’ın ünlü “Benim adım Tatar Ramazan, ben bu oyunu
bozarım!” repliğiyle bilinen film, otoritenin sorgulanması ve sosyal sınıflar
arasındaki eşitsizlik gibi konularla ilgili yoğun ve esaslı bir alt metine sahip.
The Last Castle (Son
Kale) (2001)
Ünlü oyuncu Robert Redford’un
başrolde olduğu film, başarılarıyla efsane olmuş bir generalin bir operasyonda yanlış emir vermesi nedeniyle hapse girmesi ve sonrasında diğer
mahkumlarla kurduğu ilişki sonrasında bir lider olarak ortaya çıkarak yönetimle
girdiği zorlu mücadeleyi anlatıyor. James
Gandolfini ve Mark Ruffalo filmin
kadrosunda yer alıyor.