1929'dan beri Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi
(Academy of Motion Picture Arts and Sciences) tarafından verilen ve popüler
olarak Oscar adıyla bildiğimiz ödüller her daim büyük bir merakla beklenir.
Adaylar, kategoriler ve verilen ödüller her organizasyonda olduğu gibi Oscar
ödüllerinde de tartışma yaratır. 5.830 Akademi üyesinin verdiği oylarla
belirlenen kazananlar kimi zaman beklentiler yönünde olsa da bazen de
ödüllendirilmeyerek haksızlığa uğradığına inanılan adaylar öne çıkar. Özellikle sinema tarihinde önemli yere sahip filmlerin adaylar arasında bulunduğu yıllarda ödüller üzerine tartışmalar artımıştır. Ben de bundan yola çıkarak Akademi’nin en iyi film kategorisinde verdiği tartışmalı kararları derledim.
*****
Mr. Deeds Goes To Town |
The Great Ziegfeld (1936)
Efsane yönetmenlerden Frank
Capra’nın klasikleşen filmlerinden Mr.
Deeds Goes to Town'un (Bay Deeds Şehre Gidiyor), artık pek fazla bilinmeyen The Great Ziegfeld karşısında ödülü
kaybetmesi yıllar sonra bile oldukça ilginç görünüyor.
*****
The Maltese Falcon |
How Green Was My Valley (1941)
How Green Was My Valley (Vadim O Kadar Yeşildi Ki) hem roman
olarak hem film olarak çok değerli bir yapıt. Ancak ödül aldığı kategorideki
rakiplerine bakınca tümünün günümüzde klasikler arasında yer aldığını
görüyoruz: Citizen Kane (Yurttaş Kane), The Maltese Falcon (Malta Şahini), Sergeant
York (Aslan Yürekli Çavuş), Suspicion (Şüphe). Bana göre, 1942’de düzenlenen
14. Akademi Ödül Töreni adaylar açısından en efsanevilerden birisi.
*****
It's a Wonderful Life |
The Best Years of Our Lives (1946)
"Hayatımızın En Güzel Yılları" klasikler arasında yerini
almış olmasına ve benim de çok sevdiğim bir film olmasına karşın favori filmlerimin başında gelen Frank Capra’nın "It's
a Wonderful Life" (Şahane Hayat) filmi karşısında seçilmiş olması
durumu değiştiriyor.
*****
A Streetcar Named Desire |
"Paris'te Bir Amerikalı" güzel bir film fakat A Streetcar Named Desire (İhtiras
Tramvayı) gibi dev bir klasiği geçebilmesini ancak Akademi’nin pek sevdiği
müzikal türünde olmasıyla açıklayabiliriz.
*****
High Noon |
The Greatest Show on Earth (1952)
"Harikalar Sirki" gösterime girmesiyle çok büyük bir gişe
başarısı kazanarak popüler oldu. Büyük ihtimalle hem bu nedenle hem de
western’in Akademi tarafından uzunca bir süre haksızlığa uğramasıyla High
Noon (Kahraman Şerif) ve The Quiet
Man (Sessiz Adam) gibi klasikleşmiş filmleri geçerek ödülü kazandı.
*****
Giant |
Around the World in 80 Days (1956)
"80 Günde Devri Alem"in Giant
(Devlerin Aşkı), The King and I (Kral
ve Ben) ve The Ten Commandments (On
Emir) gibi filmlerin arasında en zayıf halkayken ödüllendirilmesi de ilginç bir
seçim.
*****
The Defiant Ones |
Gigi (1958)
Cat on a Hot Tin Roof
(Kızgın Damdaki Kedi) ve The Defiant Ones
(Kader Bağlayınca) gibi iki sağlam klasik varken ödül yine müzikal altyapısı
olan görece zayıf bir filme gitti.
*****
Dr. Strangelove |
"Benim Tatlı Meleğim" bir müzikal ve adı gibi tatlı bir film
ama karşısında Dr. Strangelove or: How I
Learned to Stop Worrying and Love the Bomb olunca her karar tartışma
yaratır. Ancak bu seçimin Akademi’nin genel eğilimine paralel olduğu da bir
gerçek.
*****
The Sound of Music (1965)
“Neşeli Günler” adından anlaşılacağı üzere bir müzikal ve
oldukça ünlü bir yapım. Fakat David Lean’in
epik filmi Doctor Zhivago (Doktor
Jivago) varken ödülü kazanması en hafif tabirle şaşkınlık verici.
*****
Rocky (1976)
Sylvester Stallone’ye
haksızlık etmeyelim, Rocky hem güzel hem de dünyaca ünlü bir film. Ancak
1977’de düzenlenen 49. Akademi Ödülleri de adaylar bakımından efsanevi olunca
tartışma yaratması da kaçınılmaz oluyor. Taxi
Driver (Taksi Şoförü), Network (Şebeke)
veya All the President's Men (Başkanın
Bütün Adamları) başka yıllarda olsa rahatlıkla ödülü kazanacakken aynı yılda
yarışmaları şanssızlık.
*****
Ordinary People (1980)
"Sıradan İnsanlar" Robert
Redford’a ilk yönetmenlik deneyiminde en iyi yönetmen ödülünü getirmiş ve alt metni oldukça dolu dikkate değer bir film. Ancak David Lynch’in The Elephant
Man (Fil Adam) ve Martin Scorsese’nin
Raging Bull (Kızgın Boğa) gibi
filmleri varken ödül alması oldukça tartışmalı.
*****
Chariots of Fire (1981)
"Ateş Arabaları"nın müziği ve atmosferi gayet ilgi çekici ama Raiders of the Lost Ark (Kutsal Hazine
Avcıları) ve Reds (Kızıllar) varken
ödül alması sadece bunlarla açıklanamaz sanırım.
*****
Out of Africa (1985)
"Benim Afrikam" yönetmeni Sydney Pollack ve başroldeki oyuncuları
Meryl Streep ve Robert Redford ile göz alıcı bir film. Akademi konusu ve mesajları
daha cesur The Color Purple (Mor Yıllar) ve Kiss
of the Spider Woman (Örümcek Kadının Öpücüğü) yerine riske girmeyerek onu
seçerek kaçamak yapmış gibi duruyor. 2000’li yıllarda olsa belki kararları
değişirdi.
*****
Driving Miss Daisy (1989)
“Bayan Daisy ve Şoförü”nün en iyi film ödülünü alması
Akademi’nin en şaşırtıcı seçimlerden birisi. Zira karşısındaki adaylar Born on the Fourth of July (Doğum Günü 4
Temmuz), Dead Poets Society (Ölü
Ozanlar Derneği), My Left Foot (Sol
Ayağım) ve Field Of Dreams (Düşler
Tarlası).
*****
Dances with Wolves
(1990)
“Kurtlarla Dans”ın bu listede ne işi var diye
düşünebilirsiniz ama rakibi gelmiş geçmiş en iyi filmlerden birisi
olan Goodfellas (Sıkı Dostlar) olunca
işler değişiyor.
*****
Forrest Gump (1994)
“Koş Forrest, koş” repliği hala kulaklarımızda ve “Shit happens” sözü de zihnimizdeyken ne
demeye bunu tartışıyorsun demek hakkınız. Fakat bununla birlikte Pulp Fiction (Ucuz Roman) veya The Shawshank Redemption (Esaretin
Bedeli) varken hangisine ödül verirsiniz sorusunun cevabı da tam bir açmaz.
*****
The English Patient (1996)
“İngiliz Hasta”nın mutlaka çok seveni vardır ama Fargo
varken ödülün ona gitmesi açıklaması zor bir karar.
*****
Titanic (1997)
Titanik, hafızalara kazınan müziği ve görkemli yapısının
yanına tüm zamanların en iyi gişe hâsılatını da koyunca Good Will Hunting (Can Dostum) ve L.A. Confidential (Los Angeles Sırları) gibi sağlam filmleri
geçerek ödüle ulaştı, ancak kafalardaki soru işaretlerini silemedi.
*****
Shakespeare in Love (1998)
"Aşık Shakespeare" yapımcıları Weinstein’ların yoğun gayretiyle tüm
zamanların en iyi pazarlama başarısı olarak Oscar'ı kazandı. Ama arkasında Life Is Beautiful (Hayat Güzeldir), Saving Private Ryan (Er Ryan’ı Kurtarmak)
ve The Thin Red Line (İnce Kırmız
Hat) gibi şimdiden klasikleşen müthiş filmler bıraktı.
*****
Chicago (2002)
Yine bir müzikal ve yine bir tartışmalı karar. Rakipler bu
kadar güçlüyken ödül kazanması gerçekten insanı düşündürüyor: Gangs of New York (New York Çeteleri), The Lord of the Rings: The Two Towers (Yüzüklerin
Efendisi: İki Kule), The Pianist
(Piyanist). Akademi’nin gönül almak için en iyi yönetmen ödülünü Roman Polanski’ye verdiği de
unutulmamalı.
"Ölümcül Tuzak" filminin ödül alması, ilk kez bir kadın
yönetmenin filmine ödül verilecek olması ve filmin konjonktüre uyum
sağlamasıyla açıklanmakta. Avatar ve
Inglourious Basterds (Soysuzlar
Çetesi) da bu durumun kurbanı olarak tarihteki yerlerini aldılar.
"Zoraki Kral" yine bir Weinstein
pazarlama faaliyeti neticesinde en iyi film ödülünü kazandı. Film kötü müydü
hayır fakat Black Swan (Siyah Kuğu), Inception (Başlangıç), The Social Network (Sosyal Ağ) varken
yazık olmuş demekten başka çare kalmıyor.
85'inci Akademi Ödül Töreni'nde en iyi film ödülü, Ang Lee'nin masalsı şaheseri Life of Pi (Pi'nin Yaşamı) gibi sinemaseverlerin büyük takdirini kazanan bir film varken senaryosunda CIA'in "büyük katkısı" olduğu dillendirilen (ve kazandığı bizzat Beyaz Saray tarafından açıklanan) Argo'ya (F.ck Yourself) gitti.
*****
Life of Pi |
Argo (2013)