Yol Ayrımı - SİNEMA ELEŞTİRMENİ

YAZILAR

Film Eleştirileri, Sinema Haberleri, İzleme Listeleri...

15 Kasım 2017

Yol Ayrımı


Kısaca

Yavuz Turgul-Şener Şen birlikteliğinin belki de en siyasi, en didaktik ve maalesef en temposuz filmiyle karşı karşıyayız. Süre ve anlatım tercihi nedeniyle izlenmesi emek isteyen bir yapım. Filmin ağırlık noktası Şener Şen’in canlandırdığı Mazhar karakteri. Ancak Şener Şen’i “Av Mevsimi”nden yedi sene sonra çok titiz elemeyle onayladığını söylediği bu filmiyle de beklediğimiz daha doğrusu umut ettiğimiz performansıyla izleyemiyoruz.

Dönüşüm

Türkiye’de her kesimin kabul ettiği ve sonsuz kredi verdiği belki de yegane isim Şener Şen. Ama uzunca bir süredir özel bir performansını, güçlü oyunculuğunu izleyemedik. Bu nedenle içten içe bir kırgınlığımız var ona. Filmde enerjisiyle kuşkusuz fark yaratan ise Altan karakterini canlandıran Rutkay Aziz. Rutkay Aziz’in ekranda görünmesine gerek kalmadan sesini duymamız bile yetiyor. İki ustayı yan yana izlemek de cabası.

Sevgili Ertan Tunç da yazmış, Yol Ayrımı bayıldığım Kurosawa filmlerinden Ikiru’dan (Yaşamak) mülhem (süreleri bile aynı). Tabii Ikiru’nun etkisi ve orada izlediğimiz dönüşümün inandırıcılığı çok yüksek, ama maalesef Yol Ayrımı’nda bu etkiyi bulamıyoruz. Yavuz Turgul da bu durumun farkında olarak Mazhar’ın keskin dönüşümüne seyirciyi birçok farklı biçimde iknaya uğraşıyor. Hatta bu dönüşümün nasıl “doğa ötesi/ruhani” bir etkiyle oluştuğunu Mazhar’ın ağzından da açık açık dinliyoruz. Filmin süresinin uzunluğunun da, keskinliği ve aniliği nedeniyle inandırıcılığı zayıflayan karakter dönüşümünün tüm detaylarıyla temellendirilmesi amaçlı olduğunu düşünüyorum.

Yeni Hayat

Yol Ayrımı’nda (ya da belki daha yakışan isimle Yeni Hayat’ta); kudretli, acımasız ve kalantor patronun bir aydınlanmayla aniden çarklarını çevirdiği sistemin kötülüğünü görerek onu kökten değiştirmeyi denediğini izliyoruz. Tabir-i caizse bu uğraş, kaza sonrasında evinin bahçesinde yağan yağmurla Mazhar’ın gaddar ve nemrut maskesinin silinip gitmesi, altından da çocukluğundan beri bastırılan duyguların hâkim olduğu yeni bir insanın ortaya çıkmasıyla başlıyor. Bundan sonra ise sisteme karşı girişilen mücadele, çetin ama "soylu" bir nitelikte kendini gösteriyor.

Mazhar’ın "soylu" mücadelesi, sistem tarafından ve en başta şirketin (sistemin) arkasındaki gizli güç olan Firdevs Hanım (dominant anne karakteri) önderliğinde engelleniyor. Engelleme aşamasında otoriteyi/iktidarı korumak için elverişli olabilecek her türlü baskı aygıtı kullanılıyor: Aile, Mahkeme, Hastane. Burada dikkati çeken ise Mazhar’ın her türlü yıldırma politikasına rağmen (hastanedeki çıldırma anı haricinde) kararlı ama yumuşak ve mahcup ifadeyle hareket etmesi. Tabii bu kadar önemli bir mücadeleye girişen bir karakterin daha dişli ve güçlü bir duruşunun olmasını bekliyoruz. Hele “Eski Hayat”ında sistemin her türlü çarkından geçmiş ve nihayetinde iktidarı elinde bulundurmuş Mazhar’ın yöntemi en hafif tabirle naif kalıyor.

Mazhar’ın yardım etmeye çalıştığı işçilerin ve hatta onların hak savunucularının bile Mazhar’a bu yolda yeterli desteği vermedikleri hissediliyor. Altan’ın/Emine’nin evi ve ütopik oluşum “Nur’un Gemisi” belki sığınma sunuyor ama Avukat Nur’un verdiği tavsiyesinde bile kaybedilecek bir savaşa girildiği iması var. Buradan sınıf bilinçsizliği ve dayanışma eksikliği ile işçilerin hak(lı) mücadelesinin çaresizliği seziliyor.

Yolun Sonu

Bu filmi Yavuz Turgul’un neden çektiğini ve (seçiciliğiyle meşhur) Şener Şen’in neden kabul ettiğini anlayabiliyorum. Belki de işçi hakları-kapitalizm/sistem eleştirisi eksenindeki hikayesi ile ana akım sinema için bir işaret fişeği atma saikiyle hareket edildi. Her ne amaç güdülürse güdülsün, arkasındaki isimlerin ihtişamına karşın Yol Ayrımı birçok açıdan fazla naif ve yüzeysel kalıyor. Hatta, ucu açık sonu ve anlatımı nedeniyle, sistem eleştirisi yaparken aslında sistemin bir şekilde kendini koruyarak devam edeceğinin altını çizdiği sonucuna varılması da mümkün.