En son söyleyeceğimi en başta söylemeliyim. “Master of
Suspense”(Gerilimin Ustası) olarak anılan Üstad Alfred Hitchcock’un meşhur Psycho (Sapık) filmini çekerken
yaşadıklarını anlatan “Hitchcock”
filmini izledikten sonra insanın aklında “Her başarılı erkeğin arkasında bir
kadın vardır.” düşüncesinin oluşmaması gerekiyor. En azından Hitchcock’un
dehasını biraz daha gözler önüne seren bir senaryoyu tercih ederdim.
Filmin kadrosu oldukça zengin, Anthony Hopkins (Alfred Hitchcock), Helen Mirren (Alma Reville), Scarlett
Johansson (Janet Leigh), Danny
Huston (Whitfield Cook), Toni
Collette (Peggy Robertson), Jessica
Biel (Vera Miles), Kurtwood Smith
(Geoffrey Shurlock)… Oyunculuklarda ise Hellen
Mirren dışında ekstra bir performans yok. Anthony Hopkins belki de yoğun makyajın da etkisiyle bize bir
oyunculuk ziyafeti sunamamış. Zira Hopkins’in
oyunculuğunda (bence) en güçlü yan gözleri, gözlerini ön plana çıkaramadığı
için de bize o delici ve anlamlı bakışlarını sergileyemiyor. Ayrıca Hitchcock’un
muzip yanı sanki biraz az yansıtılmış, bu yönetmen tercihi de olabilir tabii.
Bununla birlikte Hellen Mirren güçlü
oyunculuğu ve senaryonun da müsaitliği ile filmi çoğu zaman tek başına
sürüklüyor. Altın Küre’ye aday olmuştu ama çok rahat Oscar’a da aday
olabilirmiş.
Filmin Uyarlandığı Kitap |
Filmin yönetmeni Sacha
Gervasi’nin (The Terminal’in senaristi)
ilk uzun metraj film deneyimi “Hitchcock”.
Performansı fena değil ancak belki de senaryonun da etkisiyle benim çok görmek
istediğim derin mevzulara pek gir(e)memiş Gervasi.
Derin mevzudan kastım Üstadın filmlerine kattığı psikolojik altyapı ve Freudyen
bakış açısı. Açıkçası ben Sapık’taki ünlü evde, annenin odası en üst kattayken,
Norman Bates’in en alt katta işlerini
halletmesinin psikolojik açıklamasının dâhil edilmesini isterdim. Bu durum
Freud’un ünlü “id, ego ve süperego” (kavramın geniş açıklaması için wikipedia)
kavramlarıyla açıklanan çok önemli bir mevzudur. Bu konuya girilse Üstadın
dehasını izleyicinin anlaması daha kolaylaşabilirdi. Kısacası, filmin derinliği
bence yeterli değil.
Bu filmi Hitchcock’u hiç tanımadan izleyen bir kişi, büyük
başarının asıl mimarının Alfred
Hitchcock değil eşi Alma Reville olduğunu
söyleyecektir. Eşinin etkisi nasıl olursa olsun Hitchcock’u genel anlamda yaşlı,
boğazına düşkün, inatçı, kıskanç ve sarışın meraklısı olarak göstermek bana
doğru gelmiyor. Bunun yanı sıra, Hitchcock’un filmi nasıl yaşayarak çektiğinin
şizofreniye atıfta bulunan sahnelerle gösterilmesi ve film sinemada
gösterilirken seyirci tepkilerini özümseyerek takip etmesi hoş detaylar olarak
göze çarpıyor.
Özet: Film kendini kesinlikle sıkmadan izletiyor ve 98 dakikalık
süresi ideal. Benim notum 6,5/10.