Sherlock Holmes'u Anlamak - SİNEMA ELEŞTİRMENİ

YAZILAR

Film Eleştirileri, Sinema Haberleri, İzleme Listeleri...

13 Nisan 2012

Sherlock Holmes'u Anlamak


     “Kanunun diğer tarafında olsaydım,en başarılı suçlu olurdum.”
     Sherlock Holmes

Kendi türünde artık ikonlaşmış bir karakter olan Sherlock Holmes, bir asırdan fazla bir zamandır kısa hikayeler ve romanlarla okuyucuya, tv filmi ve tv dizileriyle de izleyiciye ulaşmıştı.Yönetmen Guy Ritchie de 2009’da gösterime giren Sherlock Holmes’ta bu devamlılığın izinden gidip, hatırlayacağınız üzere filmin son sahnesiyle, seriye havalı bir göz kırpmıstı..ve Sherlock Holmes-2 ’A Game Of Shadows’ (Gölge Oyunları) filmi geçtiğimiz aylarda vizyona girdi. Ben bu konuda hikayenin daha özüne inip, Sherlock Holmes efsanesinin minik bir analizine daldım geçtiğimiz günlerde..hiç bir manası yokken tabi..Hakkında bilgi edindikçe merakımı daha çok cezbeden bu efsane dedektifi sizlerle de paylaşmak istedim..O zaman yazıya Sherlock Holmes’ün yaratıcısından yani Arthur Conan Doyle’dan başlamak en doğrusu olacak..

Dr. Joseph Bell ve Sherlock Holmes Efsanesi’nin doğuşu..

Sherlock HolmesSir Arthur Conan Doyle tarafından 19. Yüzyil polisiye edebiyatına kazandırılmış hayali bir dedektif-kahraman olmasına rağmen, kimilerine göre hayali değildir..ancak bu varsayımın yazılı dayanakları olmadığından, Holmes zamanla efsanevi bir karaktere dönüşür..Hatta yazar, seriye son verip Holmes’ü öldürdüğünde halkın ısrarlarına ve baskılarına dayanamayıp, kısa bir aradan sonra tekrar yazmaya başlar..Aynı zamanda bir tıp doktoru olan Arthur Conan Doyle, çoğu zaman muayenehanesinde hasta beklerken kaleme aldığı Holmes karakterini yaratırken, dönemin ünlü doktorlarından Prf.Joseph Bell’i örnek almıştır. Sherlock Holmes’ün maceralarında sıkça kullandığı gözlemleme yöntemini hastalarıyla ilgili bilgi alma için kullanan Bell, aslında efsanenin çıkış noktası olmuştur..

Sherlock Holmes ve House’un benzerlikleri tesadüf değil..

Yeni nesil Sherlock Holmes kompozisyonu, ABD’de hali hazırda bir fenomen e dönüşen tv karakteri ‘House’ ile oldukça paralellik gösteriyor diyebiliriz. İzleyenler bilir, Dr.House her bölümde ‘ününden dolayı’ kendisine getirilen hastalara teşhis koyma konusunda tıpkı bir dedektif gibi hareket eder, en umutsuz vakalarda bile topladığı ipuçlarıyla ‘mutlak’ bir sonuca ulaşır. Tuhaftır, ukaladır, antisosyal ve aseksüeldir. Aynı zamanda uyuşturucu ilaç bağımlısı olan House’un, tüm bu özelliklerinin yanında gözlem yeteneği ve mentalizm i had safhadadır. Bu da onun başarısının en büyük özelliğidir .Örnekleri çoğaltmak gerekirse eğer; Monk, Mentalist ve hatta CSI serileri de Sherlock Holmes’ün donanımlarından ve yöntemlerinden oldukça beslenmiştir..Sherlock Holmes, çözmeye çalıştığı olaylarda genellikle ‘sonuçtan başlangıca’ (tümdengelim) yani ‘suç tan suçlu ya’ gider, sorduğu soruların cevaplarının birbiriyle tutarlı bir bütün oluşturması, topladığı ipuçlarının genelde sürpriz bir sonuca gitmesi, onun olayları çözmedeki başarısının bir göstergesidir. Kendi dönemine göre oldukça tuhaf bir adam olan Sherlock Holmesaynı zamanda garip zevkleri olan, duygu durumu bozukluğundan mustarip ve neredeyse manik depresif bir kişiliktir. Bilimsel yeteneklerinin dışında usta bir dövüşçüdür de hatta yeni nesil Sherlock Holmes’ta onun bu özelliğini bol bol kullanmıştır yönetmen Guy Ritchie..Öykülerinde Holmes’ün kavgaları genelde sonradan anlatılır ve biz onun maceralarını yakın arkadaşı Dr.Watson’ın kaleminden dinleriz..Holmes’ün Watson’a yaklaşımı ise diğer insanlardan farklıdır.Filmin senaristleri Michael Robert J. ve Simon Kinberg bu dostluğu yeni seriye taşırkenHouse ve sırdaşı Dr.Wilson’un ilişkisinden çokça esinlenmiş diyebililiriz..

Sherlock Holmes karakterini 2000’lere taşıyan ve onu post-modern bir görünüme sokan sıradışı yönetmen Guy Ritchie’ye gelirsek..ilk uzun metrajı ‘Lock, Stock and Two Smoking Barrels’ (Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana) ile sinemaseverlerin dikkatini çekip, ikinci filmi ‘Snatch’ (Kapışma) ile sinefillerin gönlünde adeta taht kurmuştu. Bilenler bilir, çektiği hikayelerde olayları eğlenceli ve sürükleyici bir şekilde izleyiciye sunması yönetmenin en belirgin özelliğidir..Robert Downey Jr. ise 90’ların başında ‘Chaplin’ le yakaladığı akademik başarının ardından kariyerine uyuşturucu bağımlısı olarak uzun süre ara vermişti. 2000’lerin ortalarına gelindiğinde aktör ‘Zodiac’ ve ‘Iron Man’ gibi kalifiye ve gişe filmleriyle nihayet parlak bir dönüş yaptı ve bizi çok mutlu etti..Ayrıca Bknz; Ally McBeal, Kiss Kiss Bang Bang, Tropic Thunder..aktörün sevdiğim diğer projelerindendir..

Sıradışı yönetmen Guy Ritchie’den Sherlock Holmes Efsanesine farklı bir yorum..

Guy Ritchie’nin bu filmi klasik Sherlock Holmes hayranları için çekmediğini, film daha vizyona girmeden izlediğimiz fragmanlarından cok net anlamıştık..Çocukluğundan beri Sherlock hikayeleri dinleyen yönetmen, bir röportajında; bu filmi çekerken karaktere daha sadık duracağını ve otantik bir film çekmek istedğini söyleyip, “benden klasik bir Sherlock Holmes filmi beklemeyin” demişti zaten. Ayrıca Ritchie’nin bu filmde, karakterleri kendi tarzına oturtup, alışılmışın dışında bir Sherlock Holmes yorumu sunmayı başardığını söyleyebiliriz..Bknz; Aynı dönemde geçen ‘From Hell’ (Cehennemden Gelen) filmi de 19. Yüzyıl Londra planları ve suç ortamının dönemsel özgünlüğü bakımından iyi bir iştir. Tabi filmin baş karakteri dedektif Frederick Abberline kompozisyonunda Johnny Depp’in başarılı performansını da es geçmeyelim..Bu filmde ise Guy Ritchie, efsane dedektif Sherlock Holmes’ü öncelikle o meşhur şapkası olmadan ve yakın arkadaşı Dr.Watson’la ilişkisini, bohemlikten uzak bir samimiyete taşıyarak güncelleştirmiştir. Diğer taraftan, açılış sahnesindeki meşhur Baker Street planıyla klasik Sherlock Holmes öykülerine ve filmlerine de bir nevi saygı duruşunda bulunmuştur. Koyu akan bir Thames Nehri, onun atrafında yaşamaya çalışan Londra halkı, rutubetli havada oradan oraya giden at arabaları..Ritchie, kendine özgü sıradışı çekim tarzını bu dönem filminde neredeyse tüm ayrıntılarda göstermiştir. Nasıl bir Tarantino filminde görmeye alıştığımız belli üslup ve temalar varsa, Guy Ritchie filmlerinde de her zaman farklı bir atmosfer mevcuttur..

Robert Downey Jr. ve filmin yapım ekibi..

Herşeyden önce, oyuncu seçimlerinde ciddi bir farklılığa gidilmiş; ince, uzun boylu ve silik hatlara sahip bir figür olan Sherlock Holmes yerine; yakışıklı, karizmatik, muntazam bir fiziği olan, üstelik daha tuhaf bir adam var bu sefer karşımızda. Robert Downey Jr. bu filmde bana göre ‘1800 model Jack Sparrow’ serpiştirdiği yorumuyla hayli sevimli duruyor ayrıca karakterinin bu tuhaflığını da filme komedi unsurlarıyla eğlenceli bir şekilde de yedirmiş. Sherlock Holmes’ün klasik öykülerde çok ayrıntıya girilmeden sunulan Bartitsu’yu (Japon dövüş sanatı) ustaca kullanması filmin aksiyon sahnelerinin başlıca ve havalı unsurları..Filmin yapımcılarından Joel Silver, daha önce ‘Matrix’ ve ‘V For Vendetta’nın da yapımcılığını üstlenmişti. Kurgu da Ritchie, daha önce ‘Revolver’ (Tabanca) da da birlikte çalıştığı James Herbert’la, filmin müziklerinde ise efsane bir isimle  Hans Zimmer’le çalışmış. İzleyiciler Hans Zimmer’i; ‘Gladiator’, ’Pirates Of Caribbean’ (Karayip Korsanları),  Batman The Dark Knight’ (Kara Şövalye) ve ‘Inception’ (Başlangıç) gibi iyi prodüksiyonlardan da anımsayabilir.

Görsellikte dinamik ve şiirsel bir anlatım

Filmin en başarılı sahneleri şüphesiz, şiir gibi akan şık aksiyon sekansları. Ritchie, bu sahneleri kullanmadaki hamaratlığıyla hikayeyi bugünlere taşırken, filmi adeta görsel bir şölene döndürmüş. Tabi kurgudaki başarıyı da göz ardı etmemek lazım..Holmes’ün beyninde canlandırdığı dövüş hamleleri ve sonuçlarında neler olacağının ağır çekimle gösterildiği, hemen akabinde gerçek zamanlı uygulandığı sekanslar muazzam. Ritchie’nin cesurca kullandığı; karakterin zaafları, zayıf noktaları ve psikolojk geçişlerini o karakterin bütününe yedirmekte oldukça başarılı olan Robert Downey Jr, Sherlock Homes’ü kendine has stiliyle deyim yerindeyse güncellemiş. Aktörün bu performansıyla Golden Globe aldığını da ekleyelim..Unutmadan Jude Law’ın Dr.Watson yorumu gayet başarılı ve film aynı zamanda Rachel McAdams’ın ilk büyük bütçeli işi..Ayrıca jenerikte kullanılan ‘çizgi roman’ akışını, klasik Sherlock Holmes hayranlarına saygı emareleri taşıdığından başarılı bulduğumu da söylemeliyim..

Revolver (Tabanca)’dan sonra sevenlerini bir hayli kendinden soğutup uzun bir aradan sonra Sherlock Holmes’la sinemaya tekrar havalı bir giriş yapan Guy Ritchie artık çıtayı yükseltmiş diyebiliriz..
….

Yaşadığı yüzyılda gelişen olaylar sonucunda,insan zekasının ve anlam yürütme yetisinin, diğer tüm olgulara üstün geleceğine inanan Sherlock Holmes, İnglizler’in endüstriyelleşme ve modernleşme sonucunda pasifize edildiği bir dönemde yazılmış hayali bir karakterdir..Üzerinden bir asır geçmesine rağmen insanlık bu efsane dedektifi takip etmeyi bırakmamıştır..Okuduklarımızdan ve izlediklerimizden daha derin anlamlar çıkarmak, bizi düşünmeye sevkettiği gibi, geçmişten gelen bu hikayeleri günümüz yaşamında anlamlandırmak, kimi zaman keyifli bir deneyime de  dönüşebilir..İyi seyirler..

                                                                                                                                                             Pelin Yılmaz