En İyi Hitchcock Filmleri-Bölüm I - SİNEMA ELEŞTİRMENİ

YAZILAR

Film Eleştirileri, Sinema Haberleri, İzleme Listeleri...

15 Nisan 2012

En İyi Hitchcock Filmleri-Bölüm I



İngiliz yönetmen (üstat) Alfred Hitchcock benim en sevdiğim sinemacı. Tüm filmlerine yansıyan güçlü üslubu, kullandığı yenilikçi yöntemler ve ele aldığı her konuyu izleyiciye ilgi çekici bir şekilde sunabilmesiyle takdir kazanan bir yönetmen. Bunun yanı sıra; kadınlarla ilginç ilişkisi, sarışın aktrislere düşkünlüğü, setlerde yarattığı hava, Freud’un bilinçaltı ve psikanalizle ilgili kuramlarını kullanması,  filmlerinde bir sahnede görünme (cameo) geleneği gibi ilgi çekici yönleriyle kendine has bir insan olmayı başarmıştır.

İzlediğim her Hitchcock filminde farklı bir şeyler bulmuşumdur ve bu nedenle her filminin yeri ayrıdır benim için. Ancak gelenek olmuş bir liste yapmak ve ben ilk listemi üstada ayırmak istedim. Bununla birlikte listede bir beğeni sıralaması yap(a)mıyorum.

Rear Window (Arka Pencere)

1954 yapımı film belki de film tarihinde en çok gönderme yapılan filmlerin başında gelir. Ayrıca filmin birçok uyarlaması da yapılmıştır. Hollywood uyarlamalarının en yenisi ise 2007 yapımı Disturbia (Şüphe).

Rear Window’da yönetmeninin en sevdiği aktörlerden  James Stewart ve göz kamaştırıcı güzelliğiyle Grace Kelly başrolde. Cornell Woolrich’in kısa bir hikayesinden uyarlanan filmin senaryosunu ise birçok başka Hitchcock filminin de senartisti olan John Michael Hayes yazdı.

Film bir fotoğrafçı olan Jeff’in bacağını kırması nedeniyle evinde tekerlekli sandalyeye mahkum olması sonrasında can sıkıntısından karşı binalardaki komşularını izlemeye (dikizlemeye) başlaması üzerine kuruludur. Jeff komşularını gün boyu izlerken hareketleri şüpheli gelen Lars Thorwald adlı komşusunun bir tartışma sonrasında karısını öldürdüğünü ve cesedini de bir sandıkla dışarı çıkarmaya çalıştığını düşünmeye başlar. Bu düşüncesini kız arkadaşı Lisa’ya açar ve sonrasında olaylar gerilim dozu sürekli yükselerek gelişir.
Rear Window birçok otoriteye göre en iyi Hitchcock filmidir. Benim de yıllar önce Hitchcock’la tanışmamı sağladığı için, bende yeri ayrıdır.

Dial M for Murder (Cinayet Var)

1954 yapımı film Frederick Knott’ın tiyatro oyunundan uyarlanmış bir gerilim şaheseridir. Gelmiş geçmiş en iyi gerilim filmlerinden birisi olarak kabul edilir. Ray Milland, Grace Kelly ve Robert Cummings başrolleri paylaşır. Filmde karısını arkada hiçbir iz bırakmadan öldürmek isteyen kıskanç bir kocanın dehşet verici cinayet planı vardır. Plan o kadar ayrıntılı ve (görünüşte) kusursuzdur ki film ilerledikçe ortaya çıkan detaylar gerçekten heyecan vericidir. Filmle ilgili benim tek rahatsızlığım ise Grace Kelly gibi bir kadının öldürülmek istenmesidir.

Dial M for Murder da kusursuz yönetmenlik ve ilginç senaryosuyla sinema dünyasını etkilemiştir. Michael Douglas, Gwyneth Paltrow ve Viggo Mortensen’li oyuncu kadrosuyla dikkat çeken  A Perfect Murder (1998) da filmin popüler bir uyarlamasıdır.

Vertigo (Ölüm Korkusu)

1958 yapımı film psikolojik gerilim türünün en iyi örneklerindendir.  Diğer Hitchcock filmlerine göre anlatımı biraz daha farklıdır. Hitchcock’un hemen hemen tüm filmlerinde kullandığı Freudyen öğelerin bu filmde yoğunlaştığı görülür.

Hikaye yükseklik korkusu olan eski bir polis müfettişinin karısının tuhaf davranışlarını araştırmasını isteyen bir eş tarafından dedektif olarak görevlendirilmesiyle başlar. Önceleri basit gibi görünen olaylar gittikçe karmaşık bir hal alır ve çarpıcı bir sonla biter. Yönetmen filmde seyirciyle amiyane tabirle sürekli oynayarak hikayeyi zenginleştirir.

Başroldeki oyuncular, James Stewart, Kim Novak, Barbara Bel Geddes’tir. Senaryo, Boileau-Narcejac’ın D'entre les morts (Yaşamak ve Ölmek) adlı romanından uyarlamadır. Filmde kullanılan geriye doğrı giden kameranın “zum”(objektifin odak uzaklığını değiştirme) yapması Vertigo Efekti/Tekniği olarak literatüre geçmiştir.

Strangers on a Train (Trendeki Yabancı-lar)

The Talented Mr. Ripley romanın da yazarı olan Patricia Highsmith’in aynı adlı ilk romanından uyarlanan 1951 model psikolojik gerilim filmidir. Farley Granger, Ruth Roman ve Robert Walker’ı başrollerde görürüz.

Filmin senaryosu çok ilginçtir. Karısından başka bir kadınla evlenmek için boşanmaya çalışan bir adam (Guy) ile babasından kurtulmak isteyen diğer adamın(Bruno)  bir trende aynı kompartımanda “tesadüfen” buluşması sonucunda başlar olaylar. Bruno tenis oyuncusu olan Guy’ın boşanma durumunu gazetelerden okumuştur ve onu görünce aklına şeytani bir fikir gelir. Guy, Bruno’nun babasını, Bruno da Guy’ın boşanmak istemeyen karısını öldürecek ve aralarında hiçbir bağlantı olmadığı için de katiller bulunamayacaktır. Şaka gibi başlayan teklif sonrasında içinden çıkılmaz olayları peşinden getirecektir.

Temposu ve gerilimi hiç düşmeyen Strangers on a Train birçok filme ilham vermiş (Örneğin; Horrible Bosses-2011) ve yeniden çekilen versiyonları olmuştur.

Psycho (Sapık)

Ünlü duş sahnesiyle tanınan ve sinemayla az buçuk ilgilenen herkesin bileceği 1960 model korku- gerilim başyapıtıdır. Bu kadar tanınmasına rağmen günümüzde filmin tamamını izleyenlerin sayısının o kadar çok olmadığını düşünmüşümdür hep. Zira filmden bahsedilirken asıl önemli noktaların çoklukla kaçırıldığını gözlemliyorum.

 Psycho, Robert Bloch’un gerçek olaylardan yola çıkarak yazdığı aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Başrolde kan dondurucu Norman Bates performansıyla Anthony Perkins’i görürüz. Vera Miles, John Gavin ve Janet Leigh filmde yer alan diğer önemli oyuncular.

Filmde olaylar çok sade başlar, bir sekreterin (Marion) patronundan para çalarak kaçtığını görürüz. Kaçarken tedirgin davranışları nedeniyle meraklı bir polisi şüphelendiren Marion, kaçışına devam eder ancak yoğun yağış nedeniyle geceyi kendisinden başka müşterisi olmayan, ürkütücü Bates Motel’de geçirmek zorunda kalır. Oteli annesi adına işlettiğini söyleyen Norman Bates tuhaf davranışlar göstermeye başlar ve sonrasında Marion’ı ünlü duş sahnesine götüren gelişmeler yaşanır. Aslında bu film için bir giriştir ve olaylar gittikçe daha acayip bir seyir izlemeye başlar.

Psycho’ya Hitchcock tarafından özenli bir şekilde Freudyen öğeler yerleştirilmiştir. Zaten filmin ana teması da İd, ego ve süperego kavramları üzerine inşa edilmiştir. Bu anlamda Psycho alt metni oldukça dolu olan bir filmdir. Sinemayla ilgili olan herkesin izlemesi gerekir kanımca.

 Psycho birçok filmi doğrudan etkiledi, yeniden çekimleri oldu, seri halinde devam filmleri çekildi ama hiçbiri ilk filmin orijinalliğini ve etkisini gösteremedi.  Psycho II (1983), Psycho III (1986) ve Psycho IV: The Beginning (1990) devam filmleri,  Gus Van Sant’ın yönetmeni olduğu aynı adlı 1998 yapımı film ve Brian de Palma’nın yönetmeni olduğu Dressed to Kill (1980) ise ünlü uyarlamalarıdır....